Pazartesi, Nisan 26, 2010

Gözümden İngiltere: Zaman Yönetimi



Maalesef, doğu ile batı arasında kalmış biriyim. Batıda doğulu, doğuda batılı... Kimseye yaranmak mümkün değil. Hele iş "zaman yönetimi"ne gelince işte o daha da beter! Hele İngiltere'deyseniz.

Genelde randevulara geç kalmamaya çalışırım. Bekletmekten de, bekletilmekten de pek hoşlanmam. Zamanın değerine önemine hep inandım. Onu iyi kullanmaya dikkat ettim. Ayni zamanda, başkalarının zamana bakışını gözlemledim, anlamaya çalıştım, saygı gösterdim ama itiraf etmeliyim ki İngiltere'ye göç edince sudan çıkmış balığa döndüm.

Yıllar evvel Oxford'da bir yemeğe davetliyim. Akşam altı buçukta bekliyoruz dediler. Gideceğim yere elim boş gitmeyeyim, bir çiçek, bir şişe şarap alayım dedim. Süpermarkette biraz fazla oyalandım. Çiçeği, şarabı aldım ama vardığımda saat 7'yi biraz geçiyordu. Tabii ev sahibi nezakketten bir şey demedi ama bozulduğunu anladım. Megerse yemek oncesi icin aperatif bir seyler hazirlamis. Maalesef ben gec kalinca, firinda hazir bekleyen ve soguk bir halta benzemeyecegi icin bir an evvel tabaklara servis edilmesi gereken ana yemege gectik ve boylece ev sahibimin aperatif hazirligi bir anlamda ziyan oldu.

Farklılıkların, kültürün, kendi toprağında doğru olduğu dersini buna benzer bir kaç tecrübeden sonra öğrendim. Oysa ki bizde zamana yonelik esneklikler cok buyuk sorunlar yaratmaz. Biraz gecikme normal karsilanir. Hele buyuk sehirlerde yasaniyorsa trafigin, toplu tasimaciligin insafina kalinir. Akdenizli olusumuz da zaman bakisimizi etkiler. Rahatizdir. Amma da kasıyorlar diye düşünürüz dakik olmaya calisanlari gorunce. Ne olacak yani yarım saat geç kalmışsak...? Aslında yaptığımız kendi doğrumuzun diğer kulturlerde de doğru olması gerektiği düşüncesinden başka bir sey değildir. Bizim doğrumuz kimi kültürlerde yanlış olabiliyorsa, yine aynı şekilde bize ters ya da garip gelen de yine başka topluluklarda doğru olabiliyor. Bu yemek tecrübesinden sonra adımız çıktı. Ne zaman bir yere gidecek olsak, ya da saat konuşsak, insanlar "Turkish time or English time?" diye tiye almaya başladılar. Biz de öyle böyle Ingiltere'deki zamana yönelik adetleri öğrendik, alıştık. Burada isin ozu cok basit, iki elin kanda olsa gecikmeyeceksin. Bu kulturde gecikmek ayip!

Esneklik dedim. Evet! Esneklik bazen isi kolaylastiriyor. Mesela, bizde acil bir tesisat ya da elektrik isi olsa hemen bir "Mahmut Usta" bulunur. Isi cok da olsa, usta bir yolunu bulur o gun gelip tamiri yapar. Oysa, burada zamana yonelik esneklik Akdeniz'deki gibi olmadigi icin ajandasi iki hafta dolu olan bir tamirciye, babanizin oglu dahi olsa birakin ayni gunu, uc gun sonraya bile is yaptirmak mumkun degildir. Musluk borusu patladi mi, kombi bozuldu mu icinizden "La la, la la la la la laaa la la laaa la la bir baskadir benim memleketim..." sarkisini soylemek gelir.

Zamani yonetmek konusunda sevgili kayinvalidem Diana Ingiliz toplumu carpi ondur. Zamanin kitabini yazmis bir Britanyali'yi bile cebinden cikarabilir. Rachel kizimiz Mavi'ye bir kac aylik hamileyken, Diana'dan bir mail aldim. "25 Ekim saat 16.00'da Irlanda'dan gelecek aile dostumuz Mr. and Mrs. XYZ bebeginizi gormek istiyor. Bizim evde hepinizi caya bekliyoruz. Bir kac gun icinde uygun olup olmadiginizi bildirebilir misiniz?". Daha Ocak ayindaydik. Doguma en azindan alti ay daha vardi. Yani bizim deyisle "Kim oleee kim kalaaa...". Tabii ne denir! Bizim atasozunu cevir Ingilizce'ye cevirebilirsen! Eh peki buyururuz dedik, ama ben saskinim. Bu arada, isi dalgaya alip surekli kayinvalideye takiliyorum. "Biz, 2023 yili Nisan ayinin 22'sinda size sabah kahvesine gelecegiz. Saat 11 uygun mudur?". Velhasil aradan epey bir vakit gecti. Mavi dogdu. Ben Diana'nin cay davetini coktan unutmusum. Ekim'e girdik. Ayin 25'i oldu ve ister inanin ister inanmayin Irlandali aile dostlari geldiler ve kayinvalidemde cay partisi gerceklesti.

Zamana algisi iste bu kadar farkli dogu ve batida. Kisacasi, bana misafir gelen dostlar "cok Ingiliz olmussun" diye kizmasinlar. Beterin beteri var!