Pazartesi, Eylül 12, 2005

SESSİZ CENNET MUSCAT


(Atatürk Havalimanı Dergisi "The Gate" www.thegate.com.tr /Eylül/Alim Erginoğlu)

Abu Dhabi’den kalkan uçağımız, 45 dakika sonra, Hicaz Yarımadası’nın sonsuzluğa uzanıyormuş gibi görünen kum tepelerini yalayarak alçalmaya başlıyor. Beklenmedik bir anda, Arap Denizi’nin Hint Okyanusu’na uzanan koyu lacivert suları belirince irkiliyorum. Dalgalar suya hasret toprakları delicesine kucaklıyor. Umman, tüm gizemiyle altımda uzayıp gidiyor.

Seeb Uluslararası Havaalanı sessiz ve bomboş. Dış dünyadan bugün beklenen tek misafirler bizmişiz misali, bir iki görevli dışında kimsecikler yok. Sanki hayat durmuş, tüm yaşam bir süreliğine kendini kızağa çekmiş...

Mart ayı olmasına rağmen, kavurucu bir sıcak var. Tepemde güneş, Muscat’ın, Portekizliler’den kalma kaleleri, limanı ve kapalı çarşısı ile ünlü Mutrah semtinin dar sokaklarında yürüyorum. Kum rengi taştan, cumbalı, küçük pencereli, tahta panjurları sıkı sıkıya kapatılmış, kübik, bodur, ama kişiliğini yitirmemiş evlerin arasından labirent gibi ilerleyen bomboş sokaklarda kaybolup, zamana ve mekana ilişkin kavramlarını yitiriyor insan. Yaşama dair bir iz ararken, sağımda kalan küçük caminin hemen yanındaki evin en üst katından hayretle beni izleyen küçük çocukların gülüşmeleriyle hayat kısacık da olsa kendini gösteriyor. Bu sessizlik ve tenhalık boşuna değil. Bugün Cuma ve şüphesiz ki, hiç bir Ummanlı öğle sıcağında çevrede dolaşacak kadar - benim gibi - deli değil. Bankalar, lokantalar, bakkallar, manavlar... herkes ama herkes klimalı evlerine çekilmiş akşamı bekliyorlar.

Güneş, Mutrah limanının çevresindeki sarp tepelerin ardından yavaş yavaş kaybolmaya başlayınca, şehrin “Corniche” olarak bilinen kordon boyu bir anda dolup taşıyor. Genci yaşlısı Muscatlılar, denizden esen tatlı rüzgara kendilerini bırakıp, uzun sürecek bir geceye merhaba diyorlar. Gündüz insanın dikkatini çekmeyen küçük kahvehaneler, köşe başlarına ve kaldırımlara koydukları küçük iskemlelerle geceye hazırlanıyorlar.

Muscat’ta ilk dikkati çeken, insanların diğer Arap ülkeleri ile karşılaştırıldığında farklı olan giyinişleri. Erkekler “dishdasha” denilen, boyun bölgesinden püsküller sarkan bir entari giyiyorlar. Bellerine sardıkları, şala benzeyen kuşak ise ülkenin sembolü olan “khanjar”ı, yani hançeri taşımak için. Kafalarında ise Hint esintisi taşıyan bir takke “kummar” ya da, kummar’a sardıkları türbanı andıran “muzzar” var. Kadınlar, alışıla geldiği üzere peçeli çarşaflarını giyseler de, Hint “sari”lerine benzeyen renkli, işlemeli kumaşlardan yapılmış uzun elbise giyen genç kızlar her adımda göze çarpıyor. Bu farklılık ve sentez, kuşku yok ki, Ummanlıların yüzyıllar boyunca, denizci bir toplum olarak, Hindistan’a ve Afrika’ya kadar uzanmalarının altında yatıyor.

Muscat’ın en canlı ve ilgi çekici yeri deniz kıyısındaki Mutrah. Bu semt hemen yanı başındaki iki katlı geleneksel evleri ile köyü andıran Riyam’a kadar sahil boyunca uzanıyor. Kıyı şeridinin daraldığı noktalarda yükselen sarp tepelerde, 1507’de başlayan ve 150 yıl süren Portekiz egemenliğinin izlerinden olan iki kale yükseliyor. Mutrah limana demirlemiş yüksek sırtlı, dalgalara dayanıklı klasik Umman stili ile yapılmış ahşap tekneler, 19. yüzyılda Mombasa ve Zanzibar’a kadar uzanmış Umman Sultanlığı’nın şatafatlı dönemini anımsatıyor. Mutrah’ı canlı kılan en önemli noktalardan biri de “Souq”, yani kapalı çarşı. Kuyumcular ve Hicaz’ın bin bir çeşit kokusunu barındıran parfümeriler, bu küçük çarşıyı özellikle Ummanlı kadınların gözde mekanı yapıyor. Mutrah’ın en keyifli yerlerinden biri, hiç kuşkusuz limanın doğusundaki balık hali. Cömert Arap Denizi’den çıkarılan bin bir çeşit balık ve kabuklu canlılar burada sergileniyor. Halin giriş kapısına yakın büfelerden iştah kabartıcı balık ızgara kokuları yayılıyor. Kıyıdaki banklardan birine oturup, Umman’ın geleneksel ayranı soğuk bir “Laban” eşliğinde balıkçı teknelerinin gelip gidişlerini izlemek, denizin getirdiği güzelim iyot kokusunu ciğerlere çekmek insana tatlı bir huzur veriyor.

Şehrin Taksim’i sayılabilecek, deniz kıyısından biraz içerideki ticari merkezi Ruwi’ye giderken yeşillendirilmiş alanlar göze çarpıyor. Deniz suyu arıtılarak, bu alanların sulanmasında kullanılıyor. Bu pahalı vahalaştırma çalışması ülkenin 1970’de başlayan gelişiminin de aynası sanki. Umman, Sultan Qaboos’un 1970’de tahta geçmesi ile kendi “rönesans”ını yaşamış, belki de bölgedeki ilk ülke. Petrol ve doğalgaz geliri olmasına rağmen, Umman’ın 1970’e kadar fakirlik ve imkansızlıklar içinde yaşadığına inanamıyor insan. Yine o yıla kadar, sadece iki okul ve iki hastanesi olan ülke, Sultan Qaboos’un büyük atılımlarıyla, eğitimden sağlığa, turizmden sanata kadar bütün alanlarda büyük bir gelişim ve değişim yaşamaya başlıyor. Ekonomi düzeliyor; yollar yapılıyor, okullar, hastaneler, oteller açılıyor; ülke yabancı yatırımcıların ve turistlerin dikkatini çekiyor. Bu hızlı atılıma rağmen, halk, Umman’ın Dubai’nin gölgesinde kalmasından hoşnut değil. Her ne kadar, Ummanlı bu konuda sıkıntı duysa da, ülkesinin kültürünü koruyabilmiş, yozlaşmamış ender topraklardan biri olduğunu fark edip sevinmeli.

Şehrin doğuya doğru uzanan Al Qurm bölgesi, lüks otellerin ve alışveriş merkezlerinin yükseldiği şehrindeki turizmin kalbi. Kilometrelerce uzanan kumsal, gündüz su sporları meraklısı yabancıları cezbederken, akşama doğru denizin çekilmesi ile beraber, futbol oynayan küçük çocukların, piknik yapan ailelerin mekanı oluyor. Güneş batarken, çıplak ayakla, sığ sularda yürümek ayrı bir keyif bu uzun kumsalda.

Muscat’ın şehir yaşantısından bir nebze kurtulmak, gerçek Umman’ı görmek için araba kiralamak ve kuzeydeki Nizwa’ya doğru gitmek iyi bir alternatif. Petrolün sudan ucuz olduğu bir ülkede olduğumuzu arabamızın deposunu doldururken anlıyor ve suyumuzu içerken bir damlasını bile şişenin dibinde bırakmamaya özen gösteriyoruz. Nizwa’ya giden yol boyunca ara ara karşımıza çıkan hurma ağaçlarıyla dolu vadiler “Arabistanlı Lawrance” filminin içine düşmüşüz hissi veriyor. Çölü yaran otoyolda ilerlerken gözümüz deve kervanlarını arıyor. Oysa ki, develer kamyonetlerin arkasında, saatte 100 km hızla çölde ilerlemeyi tercih ediyorlar. Nizwa boyunca ara yollara saparak küçük köylerde mola veriyoruz. Bu molalarda, Umman’ın bal gibi hurmalarını mideye indiriyoruz. Nizwa, küçük bir kasaba havasında olmakla beraber, 17.yy.’da Sultan Bin Saif Al-Yaruba tarafından yaptırılmış ihtişamlı kalesi insanı yüzyıllar öncesinin Umman’ına taşıyor. Nizwa’ya gelip de, bu dev kalenin surlarında muhakkak dolaşmadan ve hurma ağaçlarıyla kaplı Nizwa ovasını seyretmeden Muscat’a dönmek olmaz.

Yüzyıllar boyunca Hint Yarımadası ve Afrika arasındaki köprü olmuş bu coğrafya, her adımda farklı bir toprakta olduğunuzu hissettirecek bir olgu ile karşınıza çıkıyor. Kitle turizm tarafından daha keşfedilmemiş Umman, mütevazı yaşamı, güler yüzlü, misafirperver insanları ve keşfedilmeyi bekleyen köşeleri ile sizi bekliyor. Bu sessiz cennete kulak verin.


Aklınızda bulunsun

· Kendinizi “Bin bir gece masalları”nda hissetmek istiyorsanız, ülkenin en şatafatlı oteli Al-Bustan Palace Hotel’de bir gün geçirin, hem denizin hem de Umman’ın otantik yemeklerinin tadını çıkarın.
· Güneş battıktan sonra Mutrah’daki küçük kahvehanelerden birine oturup Umman kahvesi keyfi yapın.
· Bandar Jissah tepesine muhakkak çıkıp, güzel manzarayı görün.
· Bayt Az Zubair Müzesi’ni ziyaret edin. Umman tarihi ve kültürü hakkındaki en önemli müzelerden biri.
· Cuma günleri kurulan Ruwi pazarını gezin, keyif alacaksınız.
· Kızgın güneşe çok dikkat edin. Şapkanızı ve yüksek faktörlü güneş kreminizi yanınızdan sakın ola eksik etmeyin.


Nasıl Gidilir?

İstanbul ve Muscat arasında direkt uçuş yok. Emirates ve Qatar Airways ile aktarmalı olarak Muscat’a uçabilirsiniz. Uçuşlar konusunda The Gate’den havayolları bilgilerini temin edebilirsiniz.

Vize

Umman vizesini, Muscat Seeb Havaalanı’ndan ülkeye girişte temin etmek mümkün, ancak son durumu öğrenmek için Umman makamlarından muhakkak bilgi alınmalı.

Telefon

Umman’ın uluslararası telefon kodu 968. Muscat’ın alan kodu ise 24.

Para

Umman’ın para birimi Riyal. 1 USD = 0,39 Riyal

İklim

Muscat’ı ziyaret etmek için en uygun dönem kasım ile mart ayları arası. Hava sıcaklığı bu dönemde 25-28 derece ortalama ile seyrederken, haziran ile eylül arasında sıcaklık 40’lı derecelere dayanıyor. Ayrıca, haziran ile eylül arasında Hint Okyanusu’ndan gelen muson yağmurlarını dikkate almak gerek.

Nerede kalınır?

Chedi Hotel: Oriyent minimalistliği ile inşa edilmiş, çok şık ve üst sınıf bir seçenek. Al-ghubra North. Tel: 505035.
www.ghmhotels.com
Sheraton Oman: Uluslararası standartlarda, konfor arayanlar için. Bayt Al-Falaj Street, Ruwi. Tel: 799899. sheraton@omantel.net.om
Beach Hotel: Denize yürüme mesafesinde, alışveriş bölgesine yakın, orta sınıf bir otel. Way 2818, Shatti Al-Qurm. Tel: 696601. beachhtl@omantel.net.om
Marina Hotel: Balık halinin karşısında, uygun fiyatlı bir seçenek. Mutrah Corniche. Tel: 713100.
Naseem Hotel: Şehrin en ucuz oteli. Çok merkezi bir konumu var. Mutrah Corniche. Tel: 712418.


Yemek

Umman mutfağı geleneksel Arap yemeklerinden oluşuyor gibi gözükse de, Hint etkisi tatlara yansımış durumda. Kardamom, safran ve tumerik gibi baharatlar yemeklerde sıkça kullanılıyor. Et her sofrada baş köşeyi süslüyor. Dana etinin yanı sıra, kuzu ve deve eti de fazlasıyla tüketiliyor. Deniz kıyısında olmanın en büyük avantajı ise hiç kuşkusuz, lezzetli balık çeşitleri. Muscat’da en iyi yemekleri uluslararası oteller sunsa da, sokaktaki alternatifleri göz ardı etmemek gerek. Alkolü, büyük oteller dışında bulamayacağınızı unutmayın!

Bin Attiqu: Şehirde gerçek Umman yemeği bulabileceğiniz ender restoranlardan biri. Al-Khuwair Street.
Al-Boom: Hint yemekleri için iyi bir seçenek. Balık pazarına çok yakın ve güzel deniz manzarası var. Mutrah Corniche.
Sindebad: Et yemeği yemek için en iyi seçeneklerden biri. körileri ve biryanileri çok lezzetli. Al-Nahda Hotel, Mutrah Corniche.

Pazar, Eylül 11, 2005

ZAMANIN UNUTULDUĞU ŞEHİR YANGON


(Atatürk Havalimanı Dergisi The Gate www.thegate.com.tr /Ağustos/Alim Erginoğlu)

Nobel Barış Ödülü sahibi, demokrasi savaşçısı Ang San Suu Kyi’nin sevgili, bahtsız ülkesi Burma. 1988’de, halk ayaklanmasına dönüşen öğrenci hareketi neticesinde, cuntanın kerhen yapmak zorunda kaldığı seçimlerden % 90’a yakın oyu almasına rağmen başa gelemeyen ve o günden bu güne Yangon’un banliyölerindeki evinde göz hapsinde tutulan Ang San Suu Kyi’nin hikayesini düşünmeden bu şehre ayak basmış bir gezgin yoktur herhalde. Gezgin, “Burma’ya gitmeyin, cuntayı desteklemeyin” propagandasını mı, yoksa “Burma’ya gidin çünkü dünyadan soyutlanmış, baskı altında yaşayan Burmalıların dış dünya ile tek iletişimi sizsiniz” telkinleri mi dinlemeli? Biz ikincisini tercih ediyoruz.

Yangon’a ayak bastığımızda etrafta silahlarıyla dolaşan askerleri gözümüz arıyor. Oysa ki, havaalanında bir kaç pasaport memuru kadın görevliden başka kimse yok gibi. Kafamızda dolaşan önyargıların aksine pasaport işlemlerimiz de o kadar kolay, o kadar çabuk oluyor ki şaşırıyoruz. İkinci şaşkınlığımızı da terminal binasından adımımızı dışarıya attığımızda yaşıyoruz. Etrafımızı bir anda, altlarında rengarenk “longyi”leri ile Hintli taksiciler sarıyor. “Biz yanlış ülkeye mi geldik?” diye birbirimize soruyoruz. Oysa ki, “longyi” denen peştemalların ülkenin milli kıyafeti olduğunu anlamamız uzun sürmüyor.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki yol insanı hayrete düşürecek kadar düzgün ve çevresi de bir o kadar bakımlı. Asya’nın büyük şehirlerinin dış mahallelerinde görmeye alıştığımız sanayi oluşumları Yangon’da yok denecek kadar az. Şehrin merkezine yaklaştıkça fakirlik ve sefaletin iç içe girdiği derme çatma evler dikkati çekiyor. Yapıların bir kısmı eski Sovyet cumhuriyetlerindeki toplu konutları andıran, kişiliksiz bodur bloklar. Şehrin merkezine vardığımızda ise çehre yine değişiyor ve koloni döneminden kalma birbirinden güzel evler ile estetik devlet binaları karşımıza çıkıyor. Yangon her adımda insanı şaşırtan bir şehir.

Hintli taksi şoförümüz kornadan elini bir saniye bile çekmeden, yollarda yürüyen kalabalık insan ve bisiklet ordusunu aşmaya çalışarak Yangon sokaklarında ilerliyor. Bu arada da, benim hangi ülkeden geldiğimi anlamaya çalışarak kendi kendine söyleniyor: Turkii, Toorki!!...

Bilinçli gezgin olarak, devletin işlettiği değil de, halkın işlettiği otel ya da “guesthouse”lara gitmeyi yeğliyoruz. Hintli ve Bangladeşliler’in mahallesi olarak bilinen, şehir merkezinin doğusundaki Pazundaung Caddesi’ne girip, “Motherland 2 Guesthouse”u bulmamız zor olmuyor.

Yangon 1824’de İngiliz yönetimine geçince şehrin küçük nüfusu kalabalıklaşmaya, kasaba görüntüsü de değişmeye başlamış. İngilizlerin şehircilik faaliyetlerinde işçi olarak kullanmak üzere Hindistan ve Bangladeş’den getirdiği nüfus yerli halkla karışarak insana keyif veren bir sentez yaratmış Yangon’da. Beyoğlu’nun arka sokaklarındaki yapıları aratmayacak güzellikteki binaların çoğu 19. yy’ın ikinci yarısında inşaa edilmişler. Bu binaların arasına sıkışmış Hindu tapınakları ve camiler de Yangon’un kozmopolit havasını tamıtamına yansıtıyor.

Yangon’u ortadan kesen Bogyoke Aug San Caddesi şehrin hiç kuşkusuz en işlek yeri. Yaşam bu caddede kaldırımların üzerine taşmış. Kaldırımlarda oynayan çocuklar, seyyar satıcılar, küçük taburelere oturmuş çayını yudumlayan esnaf, dilenciler, yemek tezgahları, cılız köpekler, kedicikler... Bogyoke Aung San Caddesi’nin en işlek, en kalabalık noktası Bogyoke pazarının bulunduğu bölge. Bogyoke pazarı, bir anlamda şehrin kapalı çarşısı. Burada yok yok. Ancak, Burma ekonomisinin dünyanın en az 50 yıl gerisinde olduğu düşünüldüğünde, bu pazarda lüks tüketim maddesi görmek olası değil. Malların kalitesi ve çeşitliliği halkın ihtiyacı ile doğru orantılı. Bogyoke pazarının karşısında ülkenin fakirliği ile tezatlık yaratan beş yıldızlı otel Traders ve şatafatlı iş merkezi Sakura Tower var. Yangon için fazlasıyla gerçek ötesi duran bu iki yapının biraz ilerisinde, önü sabah akşam ana baba günü olan Hint sineması tüm canlılığıyla ben buradayım diyor. Yangon’un Bollywood’una hoşgeldiniz!

Bogyoke Caddesi’nin kalabalığı, limana doğru inen Sule Paya meydanında da devam ediyor. Meydanın tam ortasında, 46 m. yüksekliğinde, 2000 yıllık bir stupa (tapınak minaresi) etkileyici bir biçimde göğe yükseliyor. Bu bölge eski koloni binalarının en güzel örnekleriyle dolu. Ana caddeden ara sokaklara sapıldığında askeri barikatlarla karşılaşıyor insan ve Burma’nın kısa bir süre için unuttuğumuz politik gerçeği tekrar karşımıza çıkıyor.

Yangon’da gün doğumu ve gün batımlarında kalabalık gruplar halinde, ellerinde yemek kaplarıyla dolaşan, çıplak ayaklı Budist rahiplerin yarattığı mistik hava gerçekten çok etkileyici. Üzerlerine sardıkları bordo renkli kumaşlar ve yemek kapları dışında herhangi bir mülke sahip olmayan bu rahiplere duyulan saygı o kadar büyük ki, halk evlerinde pişen yemeklerini rahiplerle paylaşmak için gün doğumu ve batımı saatlerinde kapıların önünde bekleşiyor.

Yangon’da her güneydoğu Asya şehrinde olduğu gibi irili ufaklı sayısız tapınak var, ancak bir tanesi var ki şehrin her noktasından insanın gözünü alıyor. Shwedagon tapınağının altın kaplamalı, 100 m. yüksekliğindeki stupası kızgın güneşin altında pırıl pırıl parlıyor. Shwedagon Paya aslında Yangon içinde başka bir şehir gibi. İçinde 8 bin altın plaka, 5 bin elmas ve 2 binin üzerinde farklı değerli taşı barındıran bu dev tapınak kompleksinde, 82 ayrı ibadethane var. Tapınak deyince, içinde sadece dua eden insanların bulunduğu bir yer gözünüzün önüne getiriyorsanız yanılıyorsunuz. Shwedagon tapınağında insanlar resmen yaşıyor. İbadethanelerin içinde piknik yapan aileler mi istersiniz, duvar diplerinde uyuyan insanlar mı, işte hepsi burada.

Yangon’da düzenli ve pratik bir toplu taşımacılık sistemi yok. İçlerinden insan taşan 50-60 yaşındaki eski otobüslere binmeyi gözünüz yemiyorsa, ikinci alternatif, en yenisi 10 yaşındaki klimasız taksiler. Ancak, şehrin aralara sıkışmış küçük sokaklarını gezmek, bir aracın içinden kolay fark edemeyeceğiniz detayları keşfetmek istiyorsanız yürümelisiniz. Bu yürüyüşler esnasında Burma’nın sıcak insanları sizi çay içmeye sohbet etmeye çağırabilirler. Sütlü ve bol şekerli çayları yudumlarken, aynı dili konuşamasanız da, Burma insanı sizi soru yağmuruna tutacak, gözleri ışıl ışıl parlayan bir sürü küçük çocuk da etrafınızı saracaktır. Yangon’un sokaklarında zaman uçacak ve siz de tüm Yangonlular gibi zamanı unutacaksınız.

Asya’nın bir çok şehri için “zamanın durduğu yer” deyimi kullanılır. Yangon için ise “zamanın unutulduğu şehir” demeli.


Yangon Rehberi

İklim

Yangon’un muson mevsimi mayıs ortalarından ekime kadar sürer. Kuru kalmak istiyorsanız, kasım ile nisan arasında Yangon’a gelmelisiniz.
Para

Burma’nın para birimi “kyat” ancak dolar neredeyse ülkenin gerçek para birimi niteliğinde
(1 USD = 650 Kyat). Ayrıca, ülkeye giriş yapan yabancıların sınırda 200 dolar bozdurarak FEC (Foreign Exchange Currency /1USD = 1FEC) denen ayrı bir para birimini zorunlu olarak almaları isteniyor. Üç para birimli karışık bir sistem, ama insan alışıyor.

Vize

Burma, ya da yeni ismiyle Myanmar için vize almak gerekiyor. Tur ile seyahat edeceklerin vize işlemleri, solo seyahat edeceklere göre daha kolay hallediliyor. Burma’nın Türkiye’de herhangi bir diplomatik temsilciliği bulunmuyor, bu sebeple vizeyi Bangkok’dan temin etmek en kolay seçenek.

Tekefon/Internet

Haberleşme konusunda dünyanın en zor ülkesine hoşgeldiniz! Sokaklarda ankesörlü telefon olmadığından, telefon etmek için postanelere gitmeniz gerekecek. Cep telefonunuzun çalışacağını düşünmeyin! Internet devlet kontrolünde olduğundan, e-mail atmakta bile zorlanabilirsiniz. Burma’nın uluslararası telefon kodu 95.

Nasıl gidilir?

Burma’ya gitmek pek öyle kolay değil. Hindistan, Çin, Hangkong, Singapur, Tayland, Kamboçya, Bangladeş ve Vietnam dışındaki ülkelerden Yangon’a direkt uçuş olmadığından, öncelikle bu ülkelerden birine uçmanız gerekecek. THY, Malezya Havayolları, Gulf Air, Qatar Airways, Emirates, Singapur Airlines, Cathay Pacific gibi uçak şirketleri ile bu ülkelere ulaşabilirsiniz.

Nerede kalınır?

Yangon’da irili ufaklı, her zevke ve bütçeye göre otel, ya da guesthouse bulmak mümkün.
Strand Hotel: Şık bir koloni binası. 5 yıldızlı hizmet arayanlar için. 92 Strand Road. Tel: +95 12 43377. Traders Hotel: Çok merkezi. Konfor arayanlar için. 223 Sule Paya Pagoda Road. Tel: +95 12 42828. Savoy Hotel: Shwedagon tapınağına çok yakın, 4 yıldızlı bir otel. 129 Dhammazedi Road. Tel: +95 15 26289. Motherland 2 Guesthouse: Gezginler için şehirdeki en iyi seçenek. 433 Lower Pazundaung Road. Winner Inn: Sessizlik arayanlar için iyi bir tercih. Ancak, merkeze biraz uzak. 42 Thanlwin Road. Tel: +95 15 31205.

Nerede yenir?

Ülkenin kuzeyinde bulunan Shan eyaletinin mutfağı ülkenin en iyi yemeklerini sunuyor. Yangon’da Shan yemeği yemek için en iyi adres 999 Shan Noddle Restaurant (34th Street). Bunun dışında 1st street’deki Aung Thu Kha, Burma mutfağının çeşitli örneklerini sunuyor. Hint ve Bangladeş lokantaları şehrin neredeyse her köşesinde karşınıza çıkacak. Anawrahta Street’deki New Delhi ve Shwe Htoo lokantaları çok başarılı kuzey Hindistan yemekleri yapıyorlar. Baharat ve acı konusunda hassassanız, garsonu muhakkak uyarın! Eğer canınız Thai çekerse Shwebontha Street’deki APK Thai Food’u deneyin. Yangon’da uluslararası fast food zincirlerini bulamayacaksınız. Keza, büyük otellerin kafeleri dışında şık kafe arıyorsanız, maalesef bu konuda da şansınız yok. Ancak, şehrin en iyi kafesi olarak bilinen, çay bahçesi görünümündeki Sei Taing Kya Tea Shop’da Burma çay kültürünü kesinlikle yaşayın, pişman olmayacaksınız.

Aklınızda Bulunsun

Burma hızla dışa açılmakla beraber, hala ATM bankamatik makinalarının olmama ihtimali yüksek. Yanınızda muhakkak yeterli miktarda nakit dolar, ya da seyahat çeki bulundurun. Büyük oteller dışında kredi kartı kabul edilmiyor.
Yangon, Güneydoğu Asya’nın en güvenli şehirlerinden biri olmakla beraber gece geç saatlerde ana caddeler dışında pek dolaşmamanızı öneririm. Az da olsa, hırsızlık ve soygun vakaları mevcut.
Ülkenin diktatörlük sistemi ile yönetildiğini dikkate alarak, sorumlu hareket etmek gerekiyor. Halk ile politika konuşmanın onları tehlikeye atacağını unutmayın.
Ne yaparsanız yapın, harcayacağınız paranın belli bir bölümü siz fark etmeseniz de diktanın kasasına girecek. Ancak, halkın işlettiği otel, pansiyon, restoran ve taksi işletmelerini tercih ederek, bu olumsuzluğu bir nebze olsun azaltabilirsiniz.